Fingirdek Suna sik beni dedi

Sosya medyada paylaş:

Sırtımı, girişdeki yüksek bölümün duvarına dayamış, salonun öbür ucundaki karım Suna’yı seyrediyordum. Kalabalık bir partiydi. En az elli kişi olmalıydı içerde. Yaklaşık iki saattir buradaydık ve bir saat önce kopmuştuk karımla. Ama gözlerimi onun üstünden bir dakika bile ayırmamıştım. Hiç yalnız kalmamıştı bu süre içinde. Hep birileri vardı yanında. Daha doğrusu, hep erkekler vardı çevresinde. Çoğu ya hiç tanımadığımız kimselerdi bunların. Ya da yalnızca göz aşinası olduklarımız. 

Doğruyu söylemek gerekirse, alabildiğine ilginçti olup bitenler. Karıma sokulanların tamamının kafasında tek bir şeyin olduğunu görebiliyordum. Onu sikmek istiyorlardı. Pek de haksız sayılmazlardı hani. Dört senedir evliydik ve o anda beni de, onu bir an önce sikmek isteyecek kadar tahrik ediyordu. Çevresindeki öbür erkekleri ise neredeyse çıldırtmıştı. 

Üstünde siyah jarse bir giysi vardı karımın. Üst kısmını, omuzlarından geçen incecik askılar tutuyordu. Bu nedenle de, kolları, omuzları ve ortasına kadar sırtı çıplaktı. Memelerinin arasını açıkta bırakan derin bir “v” yakası vardı giysinin. Kumaşı da o kadar inceydi ki, gözlerden gizlemeye çalıştığı o yusyuvarlak, kütür kütür memeler, tüm hatlarıyla belli oluyordu. Kumaş, karnınını ve kalçalarını sımsıkı sarmıştı. İncecik belinden sonra birden genişleyen kalçalarından gözünü alamıyordu insan.

Her zaman olduğu gibi, yine içine hiç bir şey giymemişti. Bu nedenle de, özellikle arkadan bakıldığında, baş döndürücü bir manzara çıkıyordu ortaya. Jarse kumaş, hafifçe kalçalarının arasına giriyor, o baş döndürücü yuvarlakları iyice meydana çıkarıyordu. Eteği, dizlerinin bir karış üstünde bitiyordu. İnanılmaz güzellikteki upuzun bacaklarına baktıkça, içimdeki, onların biran önce belime dolanması isteği büyüyordu. Ayakkabılarını ona ben hediye getirmiştim İngiltere’den. Topukları alabildiğine yüksekti. Tıpkı bir terlik gibi geçiriliyorlardı ayağa. En vurucu yanları ise, üst kısımlarının, tümüyle şefaf ve renksiz bir plastikten yapılmış olmasıydı. Bu nedenle, sanki çıplak gibi duruyordu ayakları. Kısacası, inanılmaz sik kaldırıcıydı Suna o akşam.

Şu anda onunla konuşmakta olan adamı tanımıyordum. Otuz yaşlarında olmalıydı. Esmer, uzun boylu ve kıvırcık saçlıydı. Aslında pek yakışıklı olduğu söylenemezdi ama, garip bir çekiciliği olduğunu görebiliyordum. Bir süreden beri konuşuyordu karımla. Köşede, ayakta duruyorladı. İkisinin de ellerinde viski bardakları vardı. Epeyce içmişti o akşam Suna. Alkolün onun üstündeki etkisini çok iyi biliyordum. Daha da özgürleşiyor, daha rahat hareket ediyordu. Şimdi de öyleydi. Konuşurken zaman zaman adamın kolunu tuttuyor, müthiş baştan çıkarıcı bir havayla gülüyordu. Birbirlerine oldukça yakın duruyorlardı. Aralarında müthiş bir elektriklenme olduğu belliydi. Sikiş elektriklenmesi.

Her zaman olduğu gibi, bu sefer de müthiş tahrik olmuştum. Başkalarının karımı sikmek istemesi, bunun için uğraşmaları, beni inanılmaz bir biçimde tahrik ediyordu. Daha önceleri de, pek çok kez yaşamıştım bu duyguyu. Üstelik, bunun Suna’yı da tahrik ettiğini biliyordum. Parti bitip eve gittiğimizde, müthiş bir sikiş gecesi yaşayacaktık yine. Önceleri hep böyle olmuştu. Aramızda hiç konuşmamıştık gerçi ama, ikimiz de memnunduk bu durumdan. Başkalarının onu sikmek istediğini görerek kalkan sikim inmek bilmiyordu. Karım ise erkeklerin siklerini kaldıra kaldıra geçirdiği saatlerin kabarttığı duygularla, inanılmaz azgın bir kadın olup çıkıyordu. 

Birden müthiş bir şey oldu. Suna bir adım daha sokuldu adama. Böylece, karınların birbirine değmeye başlamıştı. Bu, şimdiye kadar hiç tanık olmadığım bir şeydi. Bir taraftan da, bu temasın, ikisini de müthiş etkilediğini görebiliyordum. Karımın yanakları kızarmıştı. Adam ise kudurmuş gibiydi sanki. Boş elini götürüp, Suna’nın kolunu okşamaya başladı. 

Telaşlı gözlerle çevreye bakıp, bu durumu başkalarının da görüp görmediğini kontrol ettim. Gözlerim, biraz uzaklarında durup onları seyretmekte olan başka bir adamı yakalayabildi yalnızca. Onu da tanımıyordum. Bu nedenle, aldırmama gerek yoktu. Tekrar karımla adama baktığım zaman, onların hareketlenmiş olduklarını farkettim. Adam Suna’yı elinden tutmuş, bir yere götürüyordu. Kendimi, yerimden kımıldamamaya zorlayarak izledim onları. Salonun dip tarafındaki bir kapıya yönelmişlerdi. Kalbim küt küt atmaya başladı. Tanrım, neler oluyordu?

Onlar kapıdan geçip gözden kaybolduktan ve ben de, durumun farkında olan başkaları olup olmadığına emin olabilmek için salonu gözlerimle taradıktan sonra, peşlerinden gittim. Kapı, uzunca bir koridora açılıyordu. Karım da, adam da görünürde yoktular. Sessiz olmaya gayret ederek, yürüdüm. 

İlk odaların kapıları kapalıydı. Acaba nereye gitmişlerdi karımla adam? Yürümeye devam ettim. Sağda ve solda yine kapalı kapılar vardı. Biraz ilerde, koridorun sola döndüğünü görerek sokuldum. Burada lamba yanmıyordu ve ışık, az önce yürüdüğün koridodan geliyordu. Neredeyse karanlık denebilirdi yani. Yine kapalı kapılar çıktı karşıma. Neredeyse koridorun sonuna yaklaşmıştım ki, birden bir inleme duydum. Bir kadının inlemesiydi bu. Karımın inlemesiydi. Olduğum yerde kaldım. Sesin nereden geldiğini kestirmeye çalışıyordum ve heyecandan ölmek üzereydim. Bir şeyler olduğu belliydi artık. Ama ne oluyordu?

İkinci inleme sesi, birincisinden yüksekti. Böylece, yerini keşfedebildim. Koridorun en sonundan geliyordu. Ayaklarımın ucuna basarak sokuldum oraya doğru. Sağdaki kapı açıktı.

– “Immmhhhhh…” diye inlediğini duydum Suna’nın.

O odadan geliyordu ses. Kafamı yavaşça uzatıp içeri baktım ve bir anda donup kaldım. İnanılmaz bir manzara vardı gözlerimin önünde. En dip taraftaki küçük sehpanın üstünde yanan küçük lamba, odadaki tek ışık kaynağıydı gerçi ama, yine de, her şeyi en ince ayrıntısına kadar görebiliyordum. Gözüme ilk arpan, Suna’nın çıplak bacakları olmuştu. Bir deri koltukta oturuyordu karım. Tabii eğer buna oturmak denilebilirse. Adam onun hemen önünde, dizlerinin üstünde duruyordu. İki eliyle Suna’nın iki bacağını, dizlerinin arka taraflarından tutup havaya kaldırmış, sonra da göğsüne doğru bastırmıştı. Karımın ayakkabıları ayaklarından çıkmıştı bütün bunlar olurken. Parmaklarının zevkle bükülmüş olduğunu görebiliyordum. Ama tüm bunlardan daha müthişi, adamın ona yapmakta olduğuydu tabii. Pantolonunun önünü açarak sikini dışarı çıkarmış ve önünde bir tabak gibi açık duran ama sokmuştu. Şimdi de, kalçalarını ileri geri hareket ettirerek, sokup çıkarıyordu. Tanrım, karımı sikiyordu adam.

Sikim bir nabız gibi atıyordu. İnanılmaz biçimde tahrik olmuştum. Tanımadığım adamın biri, karımı gözlerimin önünde sikiyordu ve bu beni adeta uçurmuştu. Aklım almıyordu bunu.

– “Sik beni…” diye inledi birden Suna, “Ohhhh sik beni… Ohhhh sik beni… Ohhhhh… Ohhhhh…”

Bu sözlerin adamın üzerinde yarattığı etkiyi, onun kalçalarının daha da hızlanmasından anlıyordum. Bir piston gibi sokup çıkarıyordu sikini, karımın küçük *****. Ama asıl etkilenen ben olmuştum galiba. Belimin gelmek üzere olduğunun farkındaydım. Fermuarımı indirip, sikimi dışarı çıkardım. 

– “Ohhhh çok güzel sikiyorsun…” diye devam etti karım, “Ohhh çok güzel sikiyorsun beni… Ohhh sikin çok güzel… Hadi sik n’olursun… Hadi sik beni… Sok sikini içime… Ohhh geçir… Ohhhhh…”

Şimdi daha da hızlı sikiyordu adam. Karımı koltuğun üzerinde adeta ikiye katlamış, sikini hırsla sokuyordu. Vücudu görüşümü kapattığı için, Suna’nın yüzünü göremiyordum bulunduğum yerden. Ama o çekici yüz hatlarının şimdi zevkle çarpılmış olduğuna emindim. Birden vücudu sarsılmaya başladı. Kalçaları sağa sola çalkalanıyordu. Tanrım belini getiriyordu. 

– “Hadi fışkırt içime…” diye yalvardı sonra da adama, “Hadi tohumlarını fışkırt içime… En dibime fışkırt n’olursun… Ohhhh hadi… Ohhhh istiyorum n’olur… Ohhhh hadi… Fışkırt hadi…”

Bu sözler adamın üstünde bir tetik işlevi gördü sanki. Ağzından derin bir homurtu saldı önce. Sonra da, dibine kadar geçirdi karımın *****. Beli geliyordu. Bu da, Suna’nın bir kez daha getirmesine neden olmuştu yalnızca. Artık ikisi de inliyor, titriyor, sarsılıyorlardı. Daha fazla dayanmama olanak kalmamıştı. Benim de belim gelmeye başladı. Tohumlarım, havada kavisler çizerek, yerdeki halının üstüne yağıyordu. Gözlerim kararmıştı. 

Aklımı yeniden başıma getiren odadaki hareketlenme oldu. Karım ve adam ayaklanmışlar, üstlerini başlarını düzeltiyorlardı. Elimden geliğince sessiz davranmaya çalışarak oradan uzaklaştım ve salona dönüp, farkedilmeden koridora açılan kapıyı rahatlıkla görebileceğim bir yerde mevzilendim. Önce adam döndü salona. Bir süre sonra da Suna göründü kapının önünde. Yüzünde, her sikilişinden sonra gelip yerleşen o yorgun ve mutlu ifade vardı. Bunu farketmek, sikimin yeniden kalkmasına neden oldu yalnızca. Sonra onun yeniden insanların arasına karıştığını gördüm. 

Bir süre sonra, başka bir adam sokulmuştu karımın yanına. Bir süre öylece konuştular. Sonra adam onu tutup, köşedeki koltuklara götürdü. Karşılıklı oturduklarını gördüm. Bu seferki adam, epeyce olgundu. Saçları kırlaşmıştı. Herhalde ellisine yakın olmalıydı. Ve şimdi Suna’nın karşısında otururken, hayatından iyice memnun görünüyordu. Eh, bunun için ona hak vermek gerekirdi doğrusu. Karım öyle bir oturmuştu ki, neredeyse amı görünecekti. 

Gerçi biraz şaşırmıştım tüm bu olup bitenlere ama, Suna’nın şu andaki davranışlarının nedenini de anlayabiliyordum. En başta, epeyce içkiliydi. Her zaman olduğu gibi, bu akşam da, alkol hem haraketlerinin daha da serbestleşmesine neden olmuştu, hem de biraz azdırmıştı onu. Üstelik, bildiğim kadarıyla, şimdiye kadar hiç olmamış bir şey de gerçekleşmişti bir akşam. Kaşla göz arasında sikilmişti karım. Bu benim için beklenmedik, yeni, çarpıcı ve müthiş tahrik edici bir gelişmeydi gerçi ama, Suna için de durum pek farklı olmamalıydı. Şimdiye kadar hep göstererek çevresindeki erkekleri tahrik etmekten kaynaklandığını çok iyi bildiğim azgınlığı ise sikildikten sonra büsbütün artmış görünüyordu. İşin burada kalmayacağına, gece bitmeden başka müthiş şeylere de tanık olacağıma adım gibi emindim nedense.

Yanılmadığımı, karımın otuduğu koltuktaki kıpır kıpır halinden de anlıyabiliyordum. Özellikle bacakları sürekli hareket halindeydiler. Kimi zaman bacak bacak üstüne atıyor, kimi zaman bundan vazgeçip, dizleri birbirinden aralık oturuyordu. Karşısındaki adamın mahvolduğunu görebiliyordum. Ben onlarda biraz uzakta olduğum için ayrıntılı göremiyordum ama, adamın zaman zaman da olsa, Suna’nın amını görebildiği kesindi. On dakika kadar öyle karşılıklı oturup konuştular. Sonra ayağa kalktıklarını gördüm. Bu sefer öne düşen karımdı ve adamı aynı koridora götürüyordu. Hemen peşlerine düştüm. 

Bu sefer onları gözden kaybetmemiştim. Suna’nın hedefi, koridorun sonundaki odaydı yine. Az önce sikildiği odaya götürüyordu bu adamı da. 

Sessizce yürüyüp açık kapının önüne sokuldum. 

İçerde olacakları düşünmek bile sikimi yeniden kazık gibi yapmıştı.