BDSM ile tanışmam patroniçe oldum

Sosya medyada paylaş:

Merhaba, adım hakan. 27 yaşında yalnız yaşayan, bdsm üzerine bir kaç partner edinmiş, yaşamış ve yaşatmış bir kişi olarak, hayatımda yaşadığım ve benim hayatımda kırılma noktalarını anlatmak istememden mütevellit buraya kayıt olmuş bulunmaktayım.

Özetle anlatmaya çalıştığım şeyler birer hikaye değil, tamamen yaşadığım olaylardır ve bendenizin anılarından oluşmaktadır. Umarım keyif alırsınız. İyi okumalar :).

Bdsm ile ilk tanışmam, üniversitenin zorunlu stajını yaptığım firmada yaşadığım olumsuz bir olaya dayanmakta. İşin ilginç tarafı üzerinden 4 yıl geçmiş olmasına rağmen hala aklıma geldiğimde yüzümde hınzır bir gülümsemeyi oluşturan bu olay benim kendimi keşfetmeme vesile olabileceğini emin olun o zamanlar tahmin etmezdim. Hatta bırak tahmin etmeye, bu olaylara beni götüren süreç bile bildiğiniz şans eseri gelişen olaylardı diyebilirim.

O zamanlar üniversite 2.sınıf zorunlu stajını yapmak zorunda kaldığım yılın kış aylarında, internetten alanım ile ilgili bulduğum çoğu şirketi mail bombardımanına tutmaktaydım. Bildiğiniz Rocky Balboa misali bu maillere şirketlerin dönmüyor oluşunu, “Acı yok” , “Acı yok” şeklinde geçiştirmeye çalışsamda, o tarihte oldukça stres altında hissediyordum kendimi.

Bunun bir sebebide çoğu şirketin stajer olarak son sınıf öğrencileri yada akraba, tanıdıklara öncelik vermesiydi sanırım.Bu karşılıksız mailleşme çabaları sonucunda, olumlu dönüş yapmış bir kaç firmadan en istediğim 2 firma yan çizince bende aile şirketinden hallice, 5 kişinin ortak kullandığı bir ofis ortamında staj yeri ayarlamış bulundum.

Bu bahsettiğim firma, bir üniversitenin teknokentinde yer almasına rağmen, ulaşım oldukça sıkıntılıydı. Tabi ki bu sıkıntılı ulaşım imkanından staj başlangıç tarihine kadar haberim olmayacaktı. (“Acı yok”, “Acı yok”)

Bu aile şirketinden hallice ortamdan bahsetmem ve neden ısrarla aile şirketi yakıştırması yaptığımdan bahsetmem gerekirse, ofiste bir adet patron (proje sorumlusu, abi, ağabey… big boss… kekko…), bu arkadaşın 30-35 yaşlarında, asabi o zamanlar hanım, sonraları hizmetçiliğe terfi ettirdiğim little boss (ki biz ona meltem diyelim(isim gerçek değil dememe gerek yok sanıyorum 🙂 )) ve diğer ismi lazım değil arkadaşlar bulunmaktaydı.

Bu meltem hanım anlatıcağım olayın ana öznesi. Ama oraya gelicez. Öncelikle ortamı kafanızda canlandırmanızı istiyorum. Küçük bir ofis, kendini büyük balık zanneden bir kekomuz ve onun kendini büyük balığın eşi var. Bu arkadaşlar dışında da ofiste benimle birlikte 6 kişiyiz. Bir adet bana işleri öğreten, staj defterime imza atan bir mühendis abimiz var. Bu abimizde olayların gelişimi itibariyle önemli diyebilirim.

Konuyu biraz dağıttığımın farkındayım ama bu bilgiler önemliydi. Bu ortamda staj macerama başlamak için evrak alışverişi, o şehirde geçici olarak yer bulamadığım için, normalin 2 katı fiyat ile (kısa bir süre ile apart kiraladığım için 2x fiyat) 2+1 daire tutma işlemleri ardından, ilk iş tecrübesi için üniversite otobüslerini beklemeye başladım.

Kafamda ki planlara göre, çıkmış olmam gereken süreden 25 dakikalık hata payı bırakıp otobüs durağına erken çıkmış olsamda, teknokente giden otobüs beklemek olsun, indiğim duraktan bir ton yürümenin ardından teknokente ulaşmış olmam olsun beni o gün baya bir kötü moda sokmuştu.

Halbu ki ilk iş günü, kendi arabam ile gazı kökleyip, teknokentin otoparkına yanlayarak arabayı park etmek vardı…

Geyik bir tarafa o haziran sıcağında o kadar yol yürümenin ardından sonunda stajımı yapacağım ofise varabildim. Tahmin edersiniz ki ilk günden 20 dakika kadar geç kaldım. Normal bir zamanda olsa, yani stajın 3. yada 4. günü geç kalsam kimse sorun etmezdi ama o gün yukarıda bahsettiğim meltem hanım eşi kekodan bugün kırallığımıza stajer geliyor, bu şahsa gerekli ültümotamları vermek sana düştü ya meltem dediği için, ofise girdikten sonra karşımda olan surat bir kokana suratıydı.

İşin espiri kısmını kenara bırakırsam, meltem her ofis kadını gibi oldukça alımlı, makyaj yapan bir kadındı. Eşinden dolayı sahip olduğu ültimatom verme yetkisi olduğu içinde diğer ofis kadınlarına göre ben özgüvenliyim rolü kesmekteydi. Ama o zamanlar bu özgüvenliyim rolünün ne kadar fos çıktığının farkında değildim.

Ofise girmem ile birlikte bir ‘ooo kimler geliyormuş’ tarzında iğneleme lafı işitmem bir oldu. Bunu aklıma atıp, pardon ?? hanım, ben yeni stajerim, bugün staja başlıyacaktım muhabbetlerinden sonra beni yukarıda bahsettiğim muhendis abini yanına monte ettiler.

Farkındaysanız, iş hakkında fazla konuşmuyorum çünkü bu bahsettiğim teknokent ve aile şirketi olayı işin ifşasına gidebileceğinden bu kısımları atlarsak, asıl olayın olduğu güne geçmek istiyorum.

Bu sıkıntılı ilk gün yüzünden kafama bu meltem hanımı kestirmiştim zaten. Ancak bu meltem hanım ile başka muhabbetim olmamıştı taki staja başlayalı tahminen 2 hafta kadar geçtikten ve ofiste bulunan kişileri tanıyana kadar.

Ofiste geçirdiğim 2 hafta sonunda herkesin karakteri hakkında az buçuk birşeyler öğrenmiştim. Şirketin ana hatlarından birinide bana kilitlemişlerdi. Şöyle ki, öğle aralarında herkes dağılırken benim ofiste kalıp bu telefona bakmam gerekiyordu çünkü bazı siparişler ile alakalı bilgiler bu öğle arasından önce yada öğle arasından sonra telefon ile ulaşıyordu.

Hani tamamen şans, öğle arasından önce aranırsam, öğlen arasına, yemek yemeğe gitmeye fırsatım oluyordu yada diğer ihtimal öğle arasının bitmesine yakın telefona cevap verip, sipariş adetlerini not alıp 20 dakika kadar teknokentte tur atıp, öğlen yemeğimi gömüyordum.

Bu dediğim tarihte, yani staja başladıktan 2 hafta sonra ise garip bir olay oldu. O gün ofisi sonradan vay … diyeceğim bir erkek aradı.(kendisine mehmet diyelim.)

+Merhaba,
(Normalde beklediğim beni arayan kişinin duymayınca asistan moduna geçip)
-Merhaba, ben hakan. xxx firmasını aradınız, kiminle görüşüyorum, arama sebebiniz nedir ? gibisinden bir emrivaki soru cümlesiyle karşıladım.

Mehmet bey(default isim, tüzel kişilerle alakası yoktur), meltem hanımın ofiste olup olmadığını, kendisine ulaşamadığını söyledi. Tabi ki ben günlük rütinimin şaşmasından mütevellit bir cesaret ile “isterseniz notunuzu ben alayım, meltem hanıma iletebilirim.” deme gafletinde bulundum, ama o zaman için asıl komik olan bir olay yaşandı. biraz beklemenin ardından isminin mehmet olduğunu söylemiş olan bey, telefonu yüzüme kapadı. O an için heralde hat kesildi yada buna benzer bir olay oldu diye düşündüğümü hatırlıyorum lakin bunun pek bir önemi yoktu çünkü telefonda bir telefon numarası gözükmüştü ve ben mehmet bey ile konuşurken not kağıdına telefon numarısını geçirmiştim bile…

Ofistekiler, ofise döndükten sonra, beni kekko beyimiz ve yanında meltem hanım, kekonun odasına çağırdılar.

“hakan, bugün telefonu açmamışsın. Meşgul çalmış. Beni aradılar. Ofiste değilmiydin ?” tarzında kekkodan bir soru ile karşılaştım.

Bende “Ofisteydim kekko bey, ama bugün başka biri aradı ofisi. Meltem hanımı sordu. Kendisine ulaşamamış. Bende isterlerse meltem hanıma mesajını iletebileceğimi söyledim. Lakin telefon yüzüme kapandı. Sanırım adı mehmet bey idi.”

şeklinde cevap verdim ama meltem hanımın yüzünde bazı kasların gerildiğini o an farketmiştim. Çünkü ben bir sherlock değil, meltem hanımdan bahsederken meltem hanımın yüzüne odaklanmış birisiydim :D.

Sonuç olarak bu anlık tepki bana o an ilginç gelmişti.

Bu cevap üzerine kekko bey “Tamam hakan, çıkabilirsin.” diye bir cevap verdi. Ama meltemin yüzündeki o ifadenin benzeri kekko beyde oluşmamıştı ben odadan çıkarken.

Odadan çıktıktan sonra, öğle arasına çıkmadığımı hatırladım (siparişleri beklemiştim.). Ama big boss ile muhattap olmamak için bana sonradan ayarlanmış masama oturup kağıt bilgisayarı kurcalamaya başladım.

Kamu Spotu
———————————————————
Stajerlerinizi işsiz bırakmayın.
———————————————————

Bu sırada meltem hanımın odadan çıkmasını bekliyordum ki ondan izin alıp, bir şeyler yiyebileyim. Lakin bu bekleme işi baya uzun sürdü çünkü normalde meltem hanıma siparişleri veya o günkü bilgileri onun odasında ben iletiyordum. Lakin bugün kekko bey arandığı ve ona bilgiler verildiği için meltem hanımın odadan çıkması biraz sürdü. Meltem hanım odasına gittikten sonra bende biraz bekleyip, tahminimden fazla beklemek ve açlık sebebiyle ilk defa meltem hanımın kapısını çalmadan içeri girdim.

Anlık olarak meltem hanımı çırılçıpla… Şaka tabi ki, meltem hanımı telefonunda facebooka bakarken gördüm ama ilginç bir durum vardı, meltem hanımın sosyal medya olduğunu o zamana kadar bilmiyordum. Daha doğrusu facebookta meltem hanımı aratmamıştım o zaman kadar.

Meltem hanım kapıyı çalmadan odaya baskın vermiş olmama telefonun ekranını anlık olarak kapayarak ve bana kaşlarını çatarak vermişti. Bende özür dileyerek kendisine bugün araya çıkamadığımdan bahsedip 40 dakika kadar izin istedim.

Meltem hanım yapmaması gereken bir şeyi tam o an yaptı.

“Hakan, sen hergün 40 dakikayı ofisten kaytarıyorsan senle işimiz zor. Böyle sorumsuz olduğunu bilmiyordum, ve kapıyı bile çalmayı öğrenememişsin… ” şeklinde bir ültimatom geçti. Ama benim tepem buna aşırı atmıştı, çünkü ben 2 yaşındaki çocuk değildim. Kapıyı çalmayı unutmuş olabilirdim ama bu kişinin bana böyle laflar söylemesine izin vermem gerektiği anlamına gelmiyordu ama stajın sonuna az kalmaktan mütevellit, tekrar özür dileyip odasından ayrıldım.

Sonuç, o gün öğlen bir şey yiyemeden geçmişti ve bu açlık bende akşam aparta dönene kadar ciddi bir sinire dönüşmüştü. Lakin işin güzel tarafı,

o günkü açlıktan gelen sinir + meltem hanımın beni laflarıyla haşlamı + meltem hanımın yüzünde ki o anlık ifade bende soru işareti yapmıştı. Kimdi bu mehmet bey.

Meltem hanım benden sipariş listesini aldıktan sonra her zaman bilgisayara bu bilgileri işleyip, belgeleri sanal olarak imzalardı. Ama bugün listeleri aldıktan sonra facebookta dolanması gözümden kaçmamıştı.

Sonuç olarak bu durumlar yüzünden benim kafamda bir sinirli soru işareti oluştu.

Apartıma döndükten sonra…

Özellikle son olarak bahsettiğim, öğle arasında aç kalmam ve meltem hanımın onu ‘mehmet’ isimli birisini aradığını duyduğunda ki yüz ifadesi bende bazı kuşkulara yol açmıştı.

O gün, aparta döndükten sonra hızlıca bir şeyler yiyerek, kafamdan günün değerlendirmesini yapmaya başlamıştım. Meltem hanımı beni çocuk gibi azarlamış olduğunu ofistekiler de görmüştü ve bu benim kafamı ciddi anlamda meşgul ediyordu bu durum. Aynı zamanda bu rahatsızlık hissi bende harekete geçme isteği uyandırıyordu.

Aklıma gelen ilk şey, bu mehmet isimli kişinin kim olduğunu öğrenmem gerektiğiydi.

İlk olarak, öğlen gördüklerimden yola çıkarak, meltem hanımın facebook hesabını mercek altına aldım. Meltem hanımın, arkadaş listesi herkese açıktı. Mehmet isimli 3 arkadaşı ekliydi hesabında. Ama bunlardan hangisinin aradığım mehmet olduğunu anlamanın bir yolu yoktu.

Önce ki yazımda da bahsettiğim gibi, mehmet bey ile konuşurken, telefonda görünen numarayı bir kağıda not almıştım. Ama telefon numarası bir mobil hatta ait değildi. O yüzden facebook üzerinden o numarayı aratmamın bir anlamı yoktu.

Buna karşılık google üzerinden, not aldığım sabit numarayı arattığımda karşıma bir şirket adı ve internet sitesi çıktı.

İşin ilginç tarafı bu firmanın bizim firma ile alakası olmayan bir alan üzerine çalışıyor olmasıydı, internet sitesinde herhangibir şahıs ismi de yer almıyor oluşu işimi kolaylaştırmıyordu. Sadece mehmet ile meltem hanımın arasında ki ilişkinin bir iş ile alakalı olmadığı, firmalar arasında ki alan farkından ortaya çıkmıştı.

Bende tekrar facebooka dönerek, firmanın adını aratarak ,firmanın facebook üzerinde bir sayfasına ulaştım.

Firmanın sayfasını beğenen kişilerin sayısı pek fazla değildi, bu kişiler arasında bir kaç mehmet vardı. Ama hiçbirinin ismi meltem hanımın arkadaşları ile eşleşmemişti.

Bende bu bulduğum mehmet profillerini tek tek incelemeye başladım, içlerinden biri bulduğum şirket ismini çalıştığı yer olarak profiline kaydetmişti. Doğal olarak, aradığım mehmet buydu. Yada o gün kendini mehmet diye aratan kişi firmadaki farklı birini yem olarak atmış olabilirdi. Bu yüzden mehmetin gerçekten mehmet olduğunu ve benim konuştuğum kişi olduğuna emin olmanın tek yolu vardı. Mehmetin telefon numarasını öğrenmem gerekiyordu.

Bu sırada mehmet ile meltem hanım arasında ki olası ilişkileri kafamda değerlendiriyordum. Bunun için, meltem hanımın resimlerini beğenen kişilere bakmaya başladım, acaba bir like’ına like durumu var mı diye ama baktığım resimlerde aradığımı bulamadım.

Mehmet’in resimlerinde de aradığımı bulamadığımı düşündüğüm sırada, 1 yıl kadar önce paylaştığı bir resimde meltem hanımın resmi beğendiğini farkettim. Bu dediğim işlemler çok zor gibi gözüksede, 2-3 tıklama + ctrl + f -> meltem arat kadar basitti aslında.

Bu beğeni olayı beni daha da teşvik etmişti, çünkü mehmet hanım ile meltem hanımın ilişkisini öğrenirsem, staja başladığımdan beri,meltem hanımın bana tepeden bakarken verdiği nutukları ona yedirmenin bir yolunu bulmuş olucaktım.

O gece bunlarla kafa yorarken oldukça geç yatmıştım, sabah zar zor uyanıp, doğru şirkete gitmiştim -otobüs-otobüs-otobüs- yaparak.

O hafta pek bir şey ile karşılaşmadım, sadece daha önce ki sipariş kayıtlarında, adını bulduğum şirketin bir alakası olabilir mi diyerek önceki yazıda bahsettiğim abiye, abi sigara molasına çıktığı sırada bir iki soru sormuştum.

Çünkü bu mühendis abimiz böyle bir iş ilişkisi varsa firmalar arasında, mutlaka bilirdi. En azından isim aşınalığı olmalıydı. Ama kendisi böyle bir firmayı daha önce duymadığını,neden bu soruyu sorduğumu, istersem kendisinin kayıtlara bakabileceğini söyledi. Bende güzel bir ehehehe lebele, lübele diyip abinin sorularını geçiştirmeye çalıştım ama keşke bunu yapmasaymışım…

Bu olayların yaşandığı hafta, genel olarak olaysız geçmişti.

Hafta sonu, üniversitede yakın olduğum arkadaşlarımdan biriyle konuşurken, aklıma bir fikir geldi.

İlk önce kişinin ismiyle telefon numarasını bulabildiğiniz bazı uygulamalar vardır. Bilen arkadaşlar bilir. Hatta geçenlerde bu uygulamalardan birisi yasaklanmıştı ülkemizde, çünkü herkes kendisini başkalarının hangi isimle rehberlerine kaydettiğini merak etmiş ve bu uygulamaya tüm rehberini okuyup, kaydetme izni vermişti.

Her neyse, bu dediğim uygulama tarzında ama o zamanlar pek bilinmeyen bir iki uygulamada şansımı denedim. Sonuçta ille bir iş arkadaşı bu mehmet + soyad şeklinde bu kişiyi rehberine eklemiş olmalıydı.

Bu uygulamaların en çok indirilmeli olanında, isimle arama yapınca mehmet isimli kişinin telefon numarasına ulaşmış oldum. Ama doğru kişinin numarasına sahip olduğumdan emin olabilmek için,hemen gizli numaradan bu arkadaşı aradım, kendisi telefonu açtığında o gün konuştuğum kişinin o olup olmadığını anlamak için, biraz sessiz kaldım. Karşı ki kişi ses verince, bu mehmetin aradığım mehmet olduğuna emin olup telefonu bu sefer ben onun yüzüne kapattım :D.

Dişe diş, kana kan, intikam intikam…

Pazartesi günü staj başı yaptığımda, her şey rutininde ilerliyordu. Mühendis abimizde, geçen hafta kırdığım potlardan sonra bir değişiklik sezmemiştim. Her şey normaldi, herkes öğle arasına dağıldığında benim planın işleme zamanı gelmişti.

Günlük olarak gelen siparişleri not alıp, mehmet bey ile meltem hanımı bekledim. Onlar gelince bende siparişlerden bazılarını bilerek yanlış olacak şekilde meltem hanıma iletip, kendi öğle aram için dışarı çıktım. Hemen bir şeyler atıştırıp, hafta sonu aradığım mehmet isimli kişiyi aradım.

Bu sırada ofise doğru yürüyordum, ofise yaklaşırken mehmet bey telefonu sonunda açmıştı,

hafta sonu bahsettiğim programları ararken indirdiğim bir ses değiştirme uygulaması sayesinde sesimi değiştirip mehmet beye sadece “Yaptığınız her şeyi biliyorum, kekko beye bunu söylemek istemiyordum ama ya bu yaptıklarınıza bir son verirsiniz yada kekko bey her şeyden haberdar olur.” diyerek telefonu tekrar mehmetin yüzüne kapattım.

Bu attığım yemin, oltanın, 2 önemli yönü vardı,

1. olarak meltem hanımın ismi söylememiştim, mehmet bu dediklerimden sonra meltem hanıma ulaşmaya çalışırsa doğru yolda olduğumu anlayacaktım.

2. olarak meltem hanımın ofisteki hareketlerinde bir değişiklik var ise bunu gözlemleyerek tekrar aradığım şeyi, mehmet ile meltem arasında ki ilişkiyi doğrulamış olucaktım.

Telefonu kapattıktan sonra, hemen hızlıca ofise doğru yol aldım. Ofiste 3-5 dakika geçirdikten sonra, bugün gösterdiğim siparişlerde hata yapmış olabilirim, kontrol etme imkanımız var mı şeklinde bir bahane ile meltem hanımın odasına yöneldim. Planıma göre, eğer mehmet, meltem hanımı ararsa yukarıda bahsettiğim 2 şeyden emin olmuş olucaktım. Aynı zamanda bu yanlış siparişlerin kontrol edilmesi sırasında, meltem hanımın yanında olabilecektim.

Ofiste biraz bekledikten ve doğru olan sipariş notlarıyla meltem hanımın kapısını çaldım.

Odaya girdiğimde meltem hanımda bir değişiklik yoktu, demek ki ya ben yanılıyordum yada daha mehmet, meltem hanıma ulaşmaya çalışmamıştı.

Yukarıda bahsettiğim senaryoya bağlı kalıp, siparişleri doğrulamak istediğimi meltem hanıma söyleyince, tekrar bir güzel azar işittim.

Meltem hanım siparişleri kontrol etme ve bilerek verdiğim yanlış sayıları düzeltme ile uğraşırken, meltem hanımın masasının üzerinde duran kişisel telefonu çalmaya başladı. Göz ucuyla isme göz attığımda ekranda bir isim yazmıyordu. Sadece bir dumara vardı. Tahmin edersiniz ki, yabancı numara benim aradığım numaraydı.

Arayan numaranın son 2 hanesini net olarak görebilmiştim, buda bende kuşku bırakmamıştı. Aynı zamanda işlerin benim lehime doğru kaymaya başladığı 2.kırılma noktası burasıydı.

Meltem hanımın yüzünde daha önceden hatırladığım, o ifade tekrar yer edinmişti.

Meltem hanım telefonu meşgula cevaplamamış, çağrıyı meşgule atmıştı. Bende, meltem hanıma,

“isterseniz ben çıkayım, siz görüşmeniz yapın meltem hanım” diyerek meltem hanımın ters tepkisini beklerken meltem hanım, tamam hakan, 15 dakika sonra tekrar uğra odama diyerek beni odasından yolladı…

————————–

Uzun uzun yazdığımın farkındayım arkadaşlar lakin unuttuğum bir şey kalmasını istemediğimden bunu yapıyorum. İlerleyen süreçte asıl aksiyonun olduğu yerlere geldiğimizde sizde gerçekten keyif alıcağınıza eminim. En azından ben yaşananları hatırladıkça, keyfin dibine vuruyorum…