Karım beni boynuzladı en sonunda

Sosya medyada paylaş:

Merhaba ben Işık 37 yaşındayım. Karım Niran ise 35 yaşında.
10. evlilik yıl dönümümüzde, karım Niran’a sürpriz yapmak istiyordum. Çocukları annemlere bırakarak hep istediği, ama bir türlü götüremediğim İstanbul’a gittik . Yıldönümü gecesi normalde bütçemizin çok üstünde, yeni açılmış ünlü bir bara götürdüm. Maddi durumum elvermediği için, bunun için karımdan habersiz bankadan ihtiyaç kredisi çekmiştim. Ama o gece barın özel bir parti için kapalı olduğunu öğrenince üzülmüş, kapıdaki görevliyi ikna edip girmeye çalışıyorduk. O sırada yanımızda birden yanımızda beliren ünlü playboy Kıvanç Bey, kapıdaki görevliye, “Onlar benimle beraberler!” deyince, görevli elindeki listeye bile bakmadan yana çekildi…

Kıvanç Beyle birlikte içeri giriverdik. Çok sevinmiştik. İltimaslı bir durumda olmak da çok hoşumuza gitmişti. Niran’la birbirimize bakıp gülüyorduk. Karım Niran varlıklı bir ortamda büyümüştü. Lakin ev, araba kredileri derken yıllar akıp geçiyordu. O, zengin rahat hayat aslında onun en doğal hakkıydı. Ben de Niran’ın hak ettiği hayatı yaşamasını istiyordum. Onun için buraya girmiş olmak bizi özellikle mutlu etmişti. Kalabalığın çok seçkin olduğu belliydi…

İçerde Kıvanç Bey’e gülümseyerek elimizi uzattık. “Ben Işık!” dedim. Karım da, “Ben de Niran!” dedi. Beni tanıyorsunuz zaten diyerek benimle el sıkıştı. Sonra da karımın gözlerinin içine bakarak, iki eliyle tuttuğu elini öptü. Niran’ın ürperdiğini gözlerimle gördüm…

Bardaki parti, yayına yeni başlayan bir derginin tanıtımı içinmiş. Kıvanç beyle sohbete başladık. Eski bir İstanbul ailesinden geldiği belliydi. Yakışıklı değildi, ama başka bir çekiciliği vardı. İçkiler su gibi içildikçe samimiyet artıyor, ama ilişkinin dengesi hiç değişmiyordu. Biz ona hep Kıvanç Bey diyorduk, o da bize Niran ve Işık. Kıvanç beyin 34 yaşında ve iki yıllık evli olduğunu öğrendik, biz de 10 yıllık evli olduğumuzu söyledik. “Hiç de öyle 10 yıllık evli görünmüyorsunuz, özellikle siz Niran, çok genç görünüyorsunuz.” dedi.

Kıvanç bey anlattığı hikâyelerde çapkınlığı konusunda hiç çekingen değildi. Ama direkt olarak da Niran’a asılmıyordu. Sakin ve ağır tavrı ona gittikçe daha çok saygı duymamızı sağlıyordu. Karım bu tür erkeklere her zaman ilgi duyardı. Kıvanç beyin esprilerine gittikçe daha çok gülüyor, anlattığı hikayelere gereğinden fazla olumlu tepki gösteriyordu. Her halinden onu etkilemeye çalıştığı belliydi. Kıvanç bey garsona sürekli içkilerimizi tazelemesini söylerken, bize gösterdiği ilginin benim de hoşuma gittiğini hissettim…

Kıvanç bey bir ara bize, “Siz keyfinize bakın, ben biraz ayrılacağım!” dedi. Yakınımızdaki bir grubun yanına gitti. Onlar konuşurken uzaktan seyretmeye başladık. Herkes ne kadar saygı gösteriyor, önem veriyordu Kıvanç beye. Karım gözlerini ona dikmiş, “Ne kadar etkileyici biri. Üstelik çok da yakışıklı. Karısı ne kadar da şanslı!” dedi. O anda artık benim engelleyebileceğim bir şey olmadığını biliyordum. Karım kıvırtarak benden uzaklaştı. Dans eden kalabalığın arasına karıştı. Herkesin ilgisini çekmesi fazla vakit almadı.

Niran’ın üstündeki mavi dar mini elbise sütun gibi bacaklarını cömertçe sergiliyordu. Etrafta başka çekici kızlar olmasına rağmen, bütün erkeklerin ilgisi ondaydı. Dans ederken incecik kumaşın altında titreyen diri göğüslerinin sutyensiz olduğu belliydi. Etrafındaki erkeklerin sayısı kısa zamanda üç olmuştu. Uzun dalgalı sarı saçları dağılırken ışıkta parlıyordu. Yuvarlak çıkık poposu her salınışında başka bir güzel görünüyordu. Niran etrafındaki erkeklere pas vermezken, ara sıra da Kıvanç beye çapkın bakışlar atıyordu. İstediğinin Kıvanç Bey olduğu aşikârdı.

Kıvanç bey bir süre sonra içinde olduğu gruptan ayrılıp yanıma geldi. Benimle beraber karımı seyretmeye başladı. Bana dönüp, “Karın tam bir felaket. Çok seksi. Taş gibi!” dedi kendinden emin bir gülümsemeyle. Sanki karımdan değil de, başka birinden bahsediyordu. Çocukça bir sevinçle gülümseyerek, “Teşekkür ederim. Öyledir benim karım!” dedim. Sevincim karımın istediği oluyor diye miydi, yoksa benim de saygı duyduğum biri ondan hoşlandı diye miydi bilemedim.

15-20 dakika sonra Kıvanç Bey gözünü ayırmadan izlediği karıma eliyle gel işareti yaptı. Karım dans etmeye devam ederek diğer erkeklerin arasından süzülüp yanımıza geldi. Yüksek sesli müzikten sesini duyurabilmek için karımı belinden tutup kulağına bağırarak, “Ne kadar güzel dans ediyorsun sen!” dedi. Niran müziğin ritmiyle halen oynatıp durduğu kalçalarında okşarcasına dolaşan ele aldırmadan, “Güzel dans ederim. Özellikle hoşuma giden bir erkeğin önünde olursam!” diyerek yanıtladı. Kıvanç bey sanki anlamamış gibi, “Kimmiş o şanslı erkek?” diye sordu. Niran elini uzatıp Kıvanç beyin kalçasını okşayan kürek gibi elini tuttu, sımsıkı poposuna bastırdı ve gözlerinin içine bakarak, “Sizin!” dedi.

Kıvanç bey zaten görebildiği şeyi karımın ağzından duymaktan mutlu gülümsedi. Ne benden, ne de etraftakilerden çekiniyorlardı. Niran artık konuşurken ona dokunuyor, gözlerinin içine bakıyor, genç kız gülücükleriyle ve arada isterik kahkahalar ile süslüyordu sözlerini. Bu hale geldiğinde karımın karşısındaki erkeğe teslim olduğunu biliyordum. Bu yakışıklı playboyun da bunu benden çok daha iyi bildiğinden hiç şüphem yoktu.

Kıvanç beyin arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim bir yaşıtı bir erkek yaklaşıp, “Nasılsın Kıvanç?” diyene kadar bir birlerine kur yapmaya devam etiler. Kıvanç bey arkadaşını başından çabuk savmasını bildi. Sonra da karımın elinden tutup, “Gelin çocuklar, daha sakin bir yere gidelim!” dedi. Kıvanç bey Niran ile el ele, ben de yanlarında, çıkışa doğru yürüdük. Şef garson yanımıza gelince, Kıvanç bey karımın elini bıraktı, cebinden kalın bir cüzdan çıkardı. Nerdeyse benim 2 aylık maaşım kadar olan hesabı ödedi. Sonra da garsonundan vestiyerine kadar Yüzlük banknotlar halinde bahşişler dağıta dağıta mekânın kapısına kadar geldik.

Kıvanç beyin arabası hemen geldi. Son model, kocaman, siyah bir arabaydı. Şoför arka kapıyı açtı. Kıvanç bey Niran’ı nazikçe arabaya bindirdi. Karım son derece hoşnut, mini eteğinin kasıklarına kadar açılmasına, şoför dahil hepimizin külotuna kadar görmemize aldırmadan rahat hareketlerle geçti, oturdu. Kıvanç bey kendisi de bindi. Ben de arkalarından binmeye yeltendim, ama şoför kibarca beni ön koltuğa yöneltti, “Burada daha rahat edersiniz beyefendi!” dedi. Biraz bozularak, “Ha, tabii…” dedim. Ön koltuğa oturdum. Araba yeni deri kokuyordu.

Şoför kapımı kapattı. Kendisi de bindi, “Villaya mı beyefendi?” diye sordu. Evet cevabını alırken hareket etmiştik bile. Arabanın sessizliğine rağmen Kıvanç beyin o buğulu sesini duyuyor, ama çoğu zaman ne dediğini anlamıyordum. Karımın ara sıra (Evet, Hayır) dediğini ve gülüşlerini duyuyordum.

Sesleri kesildiğinde öpüştüklerini anladım. Yan gözle şoföre baktım, yüzünde pis bir sırıtmayla dikiz aynasından arkada olanları izliyordu. Kendimi kötü hissettim. Benim azgın fingirdek karım, ucuz bir fahişe gibi, şoföre ve bana aldırmadan başka bir erkekle arka koltukta fingirdiyor, sevişiyordu. Bense boş verdim her şeye, kendimi deri koltuğun rahatlığına bıraktım.

Yol fazla sürmedi. 15 dakika sonra demir bir kapıdan girip, güzel bir villanın önünde durduk. Şoför hemen inip arka kapıyı açtı. Önce Kıvanç Bey indi, elini uzattı ve Niran’ın inmesine yardım etti. Ben de indim arabadan. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bekçi olduğunu tahmin ettiğim bir adam evin yan tarafından koşarak geldi, “Hoş geldiniz Kıvanç bey!” dedi, villanın gösterişli ön kapısını açtı. Kıvanç bey Niran’ın beline sarılıp içeri girdiler. Ben de arkalarından girmeye yeltenirken, Kıvanç bey, “Seni ben sonra çağıracağım. Şimdilik burada bekle!” dedi.

Bir şey söylemeden aptal aptal durdum, arkalarından baktım. Kapı kapandı. Şimdi geriye dönmem gerekiyordu, ama şoförle yüz yüze geleceğimi düşünerek utandım. Onun da bekleyeceği belliydi. Şoförün, “Gel koçum arabada otur!” diyen sesiyle kendime geldim. Artık bana beyefendi demiyordu. Patronu yoktu ortalıkta. Bu duruma aşina olduğu besbelliydi. Pek fazla göz göze gelmemeye çalışarak arabaya girdim. Onunla muhatap olmak istemiyordum. Süklüm püklüm, konuşmadan oturdum.

Sessizliği o bozdu, “Yenge de pek hoşmuş. Karın mı?” dedi. İsteksizce, “Evet…” dedim. Şoför, “Kıvanç bey böyle dolgun kalçalı olgun hatunlara bayılır. Çoğu zaman böylesi çıkmıyor. Onun için keyifli görünüyor bu akşam…” dedi. Karımın güzelliği, seksiliği onun da hoşuna gitmişti sanki. Hoş, Niran’ın, aynı anda hem masum bakire, hem seksi fahişe olabilen görüntüsünü görüp de iç geçirmeyecek, siki kalkmayacak erkeğe rastlamak mümkün değildir…

Şoför, “Kıvanç Bey senin hatundan hoşlanırsa seni de ihya eder!” dedi. Sustum. “Sessiz olursan seni onları duyabileceğimiz yere götürürüm.” dedi. “Peki…” dedim uysalca. Eliyle gel işareti yaparak yürümeye başladı. Arkasına takıldım. Evin arkasına doğru yürüdük. Etrafta başka bir ev olmadığı için sessizliğin içinde karımın haykırmaları duyulmaya başladı. Hafif bir ışığın geldiği ikinci kattaki pencerenin altındaydık. Ne çabuk başlamışlardı. Nasıl hemen karım böyle bas bas bağırır hale gelmişti?

Karım normalde sikilirken inlerdi, ama böyle bağırdığı pek nadirdi. Zevk haykırışları yükseldikçe sikimin kalktığını, sertleştiğini hissettim. Şoförün de eli apış arasına gitmişti. Pantolonunun üzerinden sikini düzeltti. Sonra da sessizce, “Üff… Ulan senin orospu iyi bağırıyor!” dedi ve pantolonunun üstünden yarağını avuçlayıp oynamaya başladı. Sonra daha fazla beklemedi, pantolonunun kemerini çözdü, donuyla birlikte aşağı indirdi. Elini tükürükleyip, dışarı çıkan yarrağına asılmaya başladı.

Öyle garip, anlatılmaz bir durumdu ki! Kendimi tanıyamıyordum. Bugüne kadar hiç tanımadığım bu adamla yan yana, pencerenin altında karımın sikilirken çıkardığı seslere 31 çekişini izliyordum. Şoför kulağıma yaklaşıp, “Kıvanç bey boşalmadan uzun uzun siker senin karıyı! Tadını çıkar!” dedi. Bir şey söylemeden başımı salladım. Kulaklarımda karımın çığlığı ve vücutlarının birbirine çarpmasının sesiyle kendimden geçiyordum…

Birazdan karımın haykırmaları arttı. “Aahhh! Kıvanç’ım! Erkeğimmm! Sik beni!” diye bağırdı. Artık sadece çığlık atıyordu. Karım geliyordu. Bir kaç dakika sürdü gelmesi. Onun böyle kendini kaybetmiş bir halde boşaldığını hiç duymamıştım. Kıvanç bey, “Offff… Amına koduğumun orospusu!” diye soluya soluya basıyordu karıma. “Daracıksın amcık! Şimdi beni de getireceksin…” dedi, hemen ardından da böğürürcesine sesler çıkartarak boşaldı. Sonra sesleri duruldu.

Şoför hızla pantolonunu toparlamaya başladı. “Hassiktir! Senin orospu karın patronu çabuk getirdi! Toparlan, gitmemiz lazım hemen!” dedi. Şoförün paniğini anlamadım, ama ben de telaşlandım. Sessizce kaçtık oradan. Evin önüne geldiğimizde, “Kıvanç bey asla bu kadar çabuk gelmezdi, senin karının muamelesi çok iyi olmalı! Kıvanç bey bir şey istemek için telefon eder bazen, onun için korktum. Pencerenin altındayken benim telefon çalsaydı boku yemiştim!” dedi.

Kıvanç beyden telefon gelecek diye bekleyerek bir daha arkaya gitmedik. İki saate yakın konuştuk. Şoförün adı Kenan’mış. Kıvanç bey çok güvenirmiş kendisine. Ben de kendimden bahsettim. Karımın Kıvanç Bey’den ne kadar hoşlandığını ve benim bunu bilerek evlendiğimi anlattım. Aklı almadı, ama dinlerken eğlendiğini hissettim. Benden birkaç yaş daha büyüktü. Bekardı. Şimdi gönlünü eğlendiriyordu. Ama temiz bakire bir kız bulup evlenmeye niyetliydi. “Ben namusuma düşkünüm! Karı dediğin evinin, erkeğinin kadını olur. Bir erkeğe yan gözle baksın öldürürüm valla. Kıvanç bey de öyledir. Bakma, önüne gelene kayar, ama karısının yeri başkadır. Sen de biraz karına sahip çık diyeceğim, ama geç kaldın galiba!” deyip gülmeye başladı. “Senin karı mal canım… Sen ona sahip çıkamazsın zaten! O yolun yolcusu o!” derken, ben sadece dinliyordum.

Sonunda Kenan’ın telefonu çaldı. Hemen açtı. “Tabii Kıvanç Bey!” dedi. Birkaç defa daha, “Tabii… Tabii…” dedi. Telefonu kapatınca, bana, “Gel bakalım!” deyip kapıya doğru yürüdü. İçeriye girdik. Gösterişli bir antrenin ardından loş aydınlatılmış büyük ve etkileyici salona girdik. Zenginlik evin her köşesinde hissediliyordu. Modern, beyaz ağırlıklı dekorasyon çok hoşuma gitmişti.

Merdivenin ardındaki bölümü göstererek, “Bak burası bar…” dedi. İçkileri, bardakların yerlerini gösterdi. “Ben bir şey istemiyorum!” dedim. Güldü, “Senin için değil salak! Kıvanç bey talimat verdi. O istediği zaman götüreceksin!” dedi. Bunu düşünemediğim için kendime kızdım. Mutfağı ve diğer yerleri gösterdikten sonra üst kata çıktık. Heyecanlanmaya başlamıştım. Yanlarına gidiyorduk galiba. Nasıl davranacaktım? Ne yapacaktım? Nasıl konuşacaktım? Ağzım kurumuştu heyecandan. Holün sonunda, hafif ışık gelen odaya yaklaştıkça kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Az önce altında karımın sikişme seslerini dinleyerek şoförün 31 çektiği oda olmalıydı bu.

Kenan öksürerek geldiğimizi belli etti. İçeriden, “Gelin, gelin!” diyen Kıvanç beyin sesini duyduk. Kenan önde ben arkada içeri girdik. Kocaman yatak odasının ortasında onunla orantılı büyüklükte bir yatak vardı. Odanın içinde yoğun bir seks kokusu vardı. Yarı oturmuş vaziyetteki Kıvanç beyin göğsüne başını dayamış olan karım çok mutlu görünüyordu. Narin elleri onun kıllı göğsünü okşuyordu. İkisi de göğüslerinin üstüne kadar örtülüydü. Herhalde biz gelmeden örtmüşlerdi üstlerini. Saçı başı dağınıktı karımın. Dudaklarında ruj kalmamış, bulaşmıştı. Bana bakıp yorgun yorgun gülümsedi. Kıvanç beye ayıp olmasın diye karşılık veremedim.

Kıvanç bey bir eliyle karıma sarılmıştı, diğeriyle omzunu okşuyordu. Muhabbetlerini kesmiş gibi suçluluk duydum, ama kendisi çağırmıştı bizi. Kıvanç bey kendinden emin, ama artık daha sevecen sesiyle bana, “Kenan sana her şeyin yerini gösterdi mi?” dedi. “Evet, Kıvanç bey.” dedim. “Hadi bakalım o zaman bana bir buzlu Viski getir!” dedi. Karıma da bir şey içmek istiyor mu diye soracaktım ki, “Niran’a de aynısından getir!” dedi. Sonra da karıma döndü, “Seni istediğim gibi yeniden yaratacağım!” dedi gülümseyerek. Karım da kıkırdayarak kıllı göğsüne öpücük kondurdu ve “Ben bilmem, erkeğim bilir!” dedi.

Kıvanç bey bana, “Hadi bakalım, git getir şimdi!” deyip, Kenan’a da, “Işık içkileri hazırlayıncaya kadar bekle, bir yanlış yapmasın, sonra evine gidebilirsin!” dedi. Kenan, “Tabii Kıvanç bey!” dedi. İkimiz tam odadan çıkıyorduk ki, “Dur bak, seninle biraz oyun oynayalım. Aşağıda soyun ve Niran’ın külotunu giy, öyle gel!” dedi. Etrafa bakınıp karımın külotunu aradı. Bulamayınca, “Durmayın orada! Arasanıza!” diye kızdı. Kenan’la ben yatağın etrafında dolaşıp karımın külotunu aramaya başladık. Sonunda Kenan yatağın dibinde buldu, “Buldum Kıvanç bey!” dedi.

Karımın minik pembe külotu Kenan’ın elinde, beraberce odadan çıktık. Aşağıya ininceye kadar Kenan karımın külotunu koklayıp, “Off, çok güzel kokuyor yaa!! Halen sırılsıklam!” deyip durdu. Aşağıdaki bara indiğimizde, “Hadi Işık, giy bakalım karının külotunu!” dedi. “Sen gittikten sonra giyerim…” dedim. Ama ısrarlarına sonunda daha fazla karşı koyamadım. Kenan şu anda bana burada destek olabilecek tek kişiydi. Soyunmaya başladım. Gömleğimi, pantolonumu, külotumu, çoraplarımı tek tek çıkardım. Çırılçıplak Kenan’ın önünde duruyordum. Sikim kalkmaya başlamıştı. Elimi uzatıp, “Ver de giyeyim bari…” dedim.

“Dur bekle!” dedi, kemerini çözdü. Pantolonunun önünü açtı. Yarrağını çıkarttı, karımın külotuna sürtmeye başladı. Dışarıda azıp da boşalamamanın acısını çıkartacaktı belli ki. Ara sıra da bana bakarak, “Ohhh, Işık karın tam sikilecek bir karı! Tam bir orospu!” diye fısıldaya fısıldaya 31 çekmeye başladı. Çok sürmeden karımın külotuna fışkırttı döllerini ve “Ooohhhhh!” çekti. Sonra da dölleriyle vıcık vıcık olmuş külotu elime verdi ve pantolonunu toplamaya başladı. Gülerek, “Giy hadi!” dedi. Öylece durduğumu görünce, “Giysene lan gavat!” dedi.

Tek ayağımla mermer zemin üstünde dengemi sağlayarak bir bacağımı geçirdim. Sonra da ötekini. Külotu belime kadar çektiğimde, Kenan’ın ılık dölü sikime, taşaklarıma bulaştı. Bu, nedense sikimin daha da kalkmasına sebep oldu. Kenan’ın bunu fark etmesi ihtimalinden rahatsız oldum. Kalkmış sikimin ucu karımın külotundan dışarı taşıyordu. Arkasındaki ip ise popumun arasına girmişti. Kenan’ın karşısında gerçekten utandığımı fark ettim. O ise bana bakıp eğleniyordu, “Dön şöyle bir de arkadan bakayım!” dedi. Gayri ihtiyari dediğini yaptım. “Ohhh yavrum, göte bak!” deyip kıçıma bir şaplak attı. Hafifçe yana kaçtım. “Genç kız gibi cilvelisin valla! Hadi içkileri götür gecikmeden, yoksa kızacak Kıvanç bey sana!” dedi.

Haklıydı. Ellerim titreyerek bardaklara Viskiyi, buzlarını koydum. Bardakları Kenan’ın verdiği tepsiye yerleştirdim, ona bir şey demeden arkamı dönüp, üstümde sadece karımın minik pembe külotu olduğu halde, yalın ayak, serin mermerin üstünde yürümeye başladım. Kenan’ın arkamdan halen baktığını biliyordum. Merdiveni çıkarken külotun sürtünmesiyle Kenan’ın dölü iyice bulaşıyordu. Hole geldiğimde kalbim tekrar hızlı hızlı çarpmaya başladı. Odalarına yaklaşıyordum. İçerden seslerini duymaya başladım. Seks sesleri değildi. Konuşuyorlardı.

Odanın açık kapısına geldiğimde durdum. Onların odasına giriyordum, izin almam gerektiğini düşündüm. Beni hemen fark ettiler. Kıvanç bey, “Gel Işıkcığım!” dedi. Geç kaldığıma kızmadığı için sevindim. Yanlarına gittim, tepsiyi uzattım. Ama Kıvanç Bey kendi eline daha yakın olduğumu fark etti ve “Önce bayanlara sunulur!” dedi. “Haklısınız, özür dilerim!” deyip tepsiyi karıma uzattım. Niran bardağı alırken beni süzerek, sevimli bir tavırla, “Kocacım, çok yakışmış külotum sana!” dedi. Ardından Kıvanç Bey aldı içkisini. Bardaklarını tokuşturup birer yudum aldılar.

Kıvanç bey bana, sandalye çekip yatağın yanına oturmamı söyledi. Dediğini yaptım. Diken üstünde, dimdik sandalyeye oturdum. Yatakta biraz daha doğruldular. Artık biz bize olduğumuz için üstlerini örtmeye çalışmıyorlardı. Karımın güzel göğüsleri ortaya çıkmıştı bile. Onlara bakmak istiyordum, ama Kıvanç Bey’den çekiniyordum.

Kıvanç bey, “Işıkcığım…” diye söze başladı ve “Durum şöyle… Niran’dan çok hoşlandım. Çok güzel, taş gibi, işveli, cilveli…” deyip, beni tartmak ister gibi yüzüme baktı. Tepki göstermediğimi, can kulağıyla dinlediğimi görünce devam etti, “Hadi daha açık konuşayım. Karın sevişmesini, sikişmesini de çok iyi biliyor. Daracık amcığı var karının… Bitirdi beni… Metresim olmasını istedim, karın da bunu severek kabul etti!” dedi.

Bana sormadan kabul ettiği için karıma kızmama rağmen, karımın bu güçlü zengin erkeğin metresi olacağı düşüncesi hoşuma gitmişti. Bir yandan da bunun hayatımızı nasıl değiştireceğini, ne zorlukları olacağını bilemediğim için korkuyordum. Yine de olumsuz bir şey demeye cesaret edemedim, “Siz nasıl uygun bulursanız…” dedim. Karım duygularımı biraz fark etmiş olmalı ki, “Güzelim, ben senin karın olarak kalacağım. Çekineceğin bir şey yok. Sadece Kıvanç beyin kadını olacağım. Tabii bazen seninle olamayacağım. Ama onun karşılığında lüks, rahat bir hayatımız olacak!” dedi.

Kıvanç bey, “Sikinin haline bakılırsa hoşuna da gidiyor zaten!” deyip güldü ve “Hadi itiraf et Işıkcım, karının pembe külotunu giyip yanımıza gelmeyi kabul ettiğine göre, karını becermeme, metres yapmama hiç bir itirazın yok senin!” dedi. Adam doğru söylüyordu. Karımın pembe külotundan fırlamış sikimle orada öylece oturmuş, başımı sallayarak, az önce karımı siken adamın dediklerini onaylıyordum. Kekeleyerek, “Şeyy… Niran’ın yıllardır hayallerini süslüyorsunuz. Ben de onu kaybetmek istemiyorum. Onun mutlu olması her şeyden önce geliyor. Bir yerden sonra hoşuma gitmeye başladı diyebilirim. Haklısınız, karımı sikmenizden, sevişirken seslerinizden zevk alıyorum, ne yalan söyleyeyim…” diye içinde bulunduğum durumu anlatmaya çalıştım.

Bu sırada Niran, örtünün altında kalan elini hareket ettirerek, “Aaaaa! Bu kocaman olmuş yine!” diye kıkırdadı. Eliyle o kocaman olmuş siki okşadığını, kavradığını anladım. Kıvanç beye, “Hadi sevgilim, bırak konuşmayı artık! Bu koca şeyi yerleştir bana!” diyerek kıvrandı yattığı yerde. Kıvanç bey benimle konuşmayı bırakıp karıma döndü, “Bebeğim, Niran’ım, sana doymuyor o kocaman şey!” dedikten sonra isterik karımın dudaklarına yumuldu. Bir yandan da eliyle memesini avuçlamaya başladı. Üstlerindeki ince örtü hareketleri arttıkça açılıyordu. Karımın çıplak, güzel vücudu tamamıyla ortaya çıkmıştı. Kıvanç bey de üstünü örten son kısmını ittirerek üzerinden attı.

İlk defa vücudunun ne kadar yapılı olduğunu gördüm. Yarrağı çok heybetliydi. Kalın, uzun ve iştah açıcıydı. Damarlarını görebiliyordum oturduğum yerden. Karımın narin eli sımsıkı kavramıştı yarrağının gövdesini adeta kaçmasından korkar gibi. Az sonra Kıvanç Bey karımı altına aldı. Niran bacaklarını aralayıp dizlerini kaldırdı. Kıvanç bey eliyle koca yarrağını tutup karımın amına dayadı. Dudaklarını karımın dudaklarından ayırıp gözlerinin içine baka baka ittirmeye başladı…

Karımın yüzünde bir gerginlik oldu. Saatlerce girip çıkmasına rağmen halen büyük geldiği belliydi. Karım koca yarrağı içine tamamıyla alır almaz bir, “Ohh!” çekti, ardından bacaklarını kaldırıp iki yandan erkeğinin beline doladı. Kırmızı ojeli küçük güzel ayaklarını birbirine dolayıp kilitledi. “Seninim erkeğim! Seninim! Kökle dibine kadar!” diye soludu arzuyla…

Kıvanç bey zaten bekleyecek değildi. Poposunun, karımın bacakları arasına doğru alçaldığını seyrederken içim cız etti. Karımın bir başka erkek tarafından sikilmesini izlemekten aldığım büyük zevke rağmen, kıskançlık ve burukluk duygusu da yok değildi içimde. Karımın aldığı zevki tekrar tekrar isteyeceğini, ona bağlanacağını biliyordum. Kıvanç beyin kalçaları aşağı yukarı hareket etmeye başladığında bu düşünceleri unutup önümde gerçekleşen muhteşem çiftleşmeye konsantre oluvermiştim. Yumuşak başlayan hareketler gittikçe daha sert ve acımasız oluyordu. Adeta Niran’a acı vermek ister gibi sikiyordu artık.

Niran onun altında zangır zangır sarsılıyor, nefes nefese inliyordu. Kırmızı ojeli küçük ayakları Kıvanç beyin poposunun üstünde fırtınada sallanan yapraklar gibiydi. O kocaman yarrağın biricik aşkımın amına girip çıkmasını kıpırdamadan seyrediyorum. Adeta büyülenmiştim. Karım kolları yettiğince ona sımsıkı sarılıyor, dişlerini sıkarak altında debeleniyordu. Başını iki yana sallayarak haykırmaya başladığında geldiğini anladım. Ama duramıyordu. Kıvanç bey de durmuyordu. Karım, “Yeter! Yeter!” diye yalvarmaya başladı.

Kıvanç bey daha gelmemişti. Dakikalarca daha hayvan gibi sokup çıkardı. Karım tekrar deliler gibi bağırmaya başladı. Yine geliyordu. Vücutların birbirine çarpma sesine Kıvanç beyin küfürleri eşlik etmeye başladı. “Amına koyuyorum kaltak! Daracık deliğini sikiyorum! Amına koduğumun orospusu!” diyerek o da kendini kaybetmişti. Öyle güçlü koyuyordu ki, karıma bir şey olacak diye korktum. Karım artık ona sarılamıyor, altında boş bir çuval gibi duruyordu. Az önce Kıvanç beyin beline kilitlenen ayaklarını salmış, adam yarrağını dibine vurdukça bacakları kukla gibi iki yana sallanıyordu.

Sonunda Kıvanç Bey böğüre böğüre karımın içine boşaldı. Bütün ağırlığıyla, nefes nefese yatan karımın üstüne yığıldı. Sonra yavaşça yana kaydı. Yumuşamış, ama halen kocaman yarrağı karımın amından kayarak çıkmıştı. Pırıl pırıldı. Sırt üstü uzandı. O da nefes nefeseydi.

Biraz sonra karımın güzel amından Kıvanç beyin dölleri dışarıya taşmaya başladı. Gecenin kim bilir kaçıncı boşalması olmasına rağmen Kıvanç beyin döllerinin bu kadar çok olduğuna şaşırdım. Gözlerim, karımın amından yavaşça süzülen döllere kilitlenmişti. Kim bilir daha ne kadarı karımın rahmindedir diye düşünürken, Kıvanç beyin yattığı yerden sesini duydum. “Amına koduğumun orospusu bitirdin beni!” dedi. Halen nefes nefeseydi. Niran’ımın ise cevap verecek hali yoktu, yarı baygın hareketsiz yatıyordu sırtüstü. Diri, dolgun memeleri inip kalkıyordu sadece. Terden sırılsıklamdı. Loş ışıkta parlıyordu. Ter ve seks kokusu iyice sarmıştı odayı…

Ben sesimi çıkartmadan onlara bakıyordum. Sikim de halen dimdikti, sızlıyordu. Elime alıp boşalmak için deli oluyordum, ama bir yandan da kızacaklar diye korkuyordum. Kıvanç beyin, “Işık, git bize birer bardak soğuk su getir!” sözüyle kendime geldim. Konuşacak halde değildim. Hemen kalkıp odadan çıktım. Mutfağa doğru pür telaş yürürken, olanları tekrar yaşıyordum kafamda. Hemen geri dönmek için acele ettiğimi fark ettim.

Odaya elimde tepsiyle geri döndüğümde, Niran daha tam kendine gelmemişti, bardağı alacak durumu yoktu. Kıvanç beye içine buz da attığım soğuk suyunu verdim. Kana kana içti. Karıma tepsideki diğer bardağı alıp uzattı, “Bebeğim, su iç, biraz kendine gel!” dedi. Yine o kibar beyefendi olmuştu. Karım hafifçe gülümsedi. Güçlükle doğrulup, Kıvanç beyin elinden suyu içti. Bitap görünüyordu. Suyu içip kendini tekrar bıraktı, sırtüstü, çırılçıplak.

Kıvanç bey bana dönüp baktı ve gülümsedi. O an utandım. Karımın külotundan fırlayan sikimi görmüştü. “Bizi sikişirken izlemek seni iyice azdırdı galiba Işık. 31 çekmek ister misin?” diye sordu. Yüzüne bakmadan utana utana başımı salladım. “Hadi çek o zaman! Karına baka baka çek! Haa, avucunun içine boşalacaksın. Bir yeri kirletirsen çok kızarım. Tamam mı?” deyip güldü.

Tamam anlamında başımı salladım. Avucuma tükürüp, küçülmüş haliyle bile benimkinden büyük bir yarağın önünde 31 çekmeye başladım. Karımın, içinden halen döl sızan güzel kılsız amına bakıyordum. Daha ikinci sıvazlamada sessizce boşaldım avucuma. Herif yattığı yerden, bir çocuğun yaptığı marifeti seyredermiş gibi eğlenmişti 31 çekmemden. “Hadi şimdi git temizlen. Sonra şu karşıdaki kanepeye uzan uyu. Bir şey istersem uyandırırım seni!” deyip, yerdeki yatağın örtüsünü fırlattı bana.

Efendisinin emrinde bir köle gibi emirlerine itaat ettim. Banyodan döndüğümde ikisi de uyumuşlardı. Çırılçıplak yatıyorlardı. Adamın iri gövdesi ile, ona sımsıkı sarılan karıcığımın narin bedeni ve bembeyaz teni çok güzel görünüyordu. Başını adamın göğsüne koymuş, sarı uzun saçları adamın göğsüne dalgalar halinde yayılmıştı. Eli, inikken bile hayli iri görünen sikin üzerinde, bir bacağını Kıvanç beyin üstüne atmış, minik pembe amcığı, içinden süzülen zevk sıvıları ve adamın dölleriyle halen ıslak ıslak parlıyordu. Öyle güzel bir manzaraydı ki!

Kıvanç beyin dediği gibi, kanepeye uzandım, örtünün altında büzülüp uyuyakalmışım.
Sabah gün ağarırken karım ve Kıvanç Beyin öpüşme seslerine uyandım. Daha önce karımın o saatte hiç bu kadar isterik olduğunu görmemiştim. Demek ki bunda kabahat benimmiş. Öpüşürlerken karım Kıvanç Bey’in kulağına bir şey fısıldadı. Kıvanç Bey kafasını evet anlamında salladı, karım ise ona “Emin misin?” diye sordu. “Eminim, bununla ilgili bir problemim yok” diye cevap verdi. Neden bahsettiklerini çok merak ettim.
Karım Kıvanç Bey’in önünde diz çökerek onun sikini ağzına aldı ve iştahla yalamaya başladı. Bir yandan da bana bakıyordu. Daha sonra bana parmağı ile işaret ederek yanına çağırdı. Yanına gidince dizlerimin üzerine çökmemi söyledi.

Kıvanç Bey’in sikini eliyle bana doğrultarak “Hadi öp onu” dedi. Kıvanç Bey’in siki de taşakları da benimkinden çok daha iriydi. Önümde kocaman aleti görünce bir an ne yapacağımı bilemedim. Tereddüt ettiğimi gören karım eliyle başımın arkasına hafifçe bastırarak kafamı onun sikine doğru ittirdi. “Hadi canım çok defa yapay penisle bunu yaptırmıştım şimdi gerçeğini yaparken seni görmeyi çok istiyorum. Karını düzecek sike güzel bir öpücük ver” dedi. Çekingence öptüm. Karım “Beni bu denli mutlu eden erkeğim daha fazlasını hak ediyor, hadi kocacım korkmadan güzelce öp onu. Onu öpmekten hoşlandığını göster bize” dedi.
Karımın sözleri beni çok tahrik etmişti. Karım bir yandan da sikimle oynamaya başladı. Çekingenliğimi atarak daha istekli öpmeye başlayınca “Aferin sevgilim, çok güzel, böyle işte” diyerek beni daha da teşvik ediyordu. Karım bir eliyle Kıvanç Bey’in sikini dudaklarıma sürttürüyor diğer eliyle de benim sikimle oynuyordu. Ben de dudaklarıma değen siki öpüyordum. Karım bir süre sonra tekrar başımı sike doğru biraz daha ittirerek “Hadi aç ağzını sevgilim” diye fısıldadı. İtiraz edecek çizgiyi çoktan geçmiştim.

Ağzımı açmamla birlikte, karım kafamı sike doğru yavaşça bastırmaya başladı. Bir yandan “Hadi al ağzına, yala onu. Sevgilimin sikini hazırla bana. Güzelce em onu. Bugüne kadar sana vermediğim bir şeyi sunacağım Kıvanç’a. Götümün kızlığını Kıvanç bozacak ve onu sen hazırlayacaksın” diyordu. Karım giderek kafamı daha fazla ittiriyordu. Kıvanç Bey’in siki ağzımın derinliklerini zorluyordu. Kıvanç Bey de bu sözlerden tahrik olmuş, sikini ağzıma hızlı hızlı sokup çıkarmaya başlamıştı. Karım “Aferin sana. Sevgilimin sik yalayıcısı oldun godoşum” dedi. Kıvanç Bey’in siki ağzımda taş gibi olmuştu. Karım yatağa domaldı ve götünü yalayarak ıslatmamı ve Kıvanç Bey’in yarağına hazırlamamı emretti. Ben götünü yalarken bu sırada Kıvanç Bey’in yarağının tadına kendisi bakmaya başlamıştı.

Bir süre yaladıktan sonra daha fazla dayanamayan karım, Kıvanç Bey’i arkasına doğru çekti, benim elimi tutarak Kıvanç Bey’in sikine götürdü ve bana “Hadi yerleştir onu içime” dedi. Kıvanç Bey’in koca sikini karımın göt deliğinin ağzına bir kaç kez sürttürdüm. Kıvanç Bey biraz iteleyince, dil darbelerimle sırılsıklam ıslattığım karımın götüne o kaca yarağın kafası kayarak giriverdi. Karımdan derin bir “Ohhhhh” sesi çıktı. Karımın aşırı derecede tahrik olduğu her halinden belliydi. Gözlerini kapatmış Kıvanç Bey’in darbeleriyle inliyordu. Kıvanç Bey karıma sokup çıkarmaya başlar başlamaz çığlık çığlığa inlemeye başlamıştı.


Kıvanç Bey temposunu hızlandırarak karımı sikmeye devam etti. Ben de karımın boynunu öpüyor ve memlerini okşuyordum. Karım bir ara kulağıma “Seni seviyorum” diye fısıldadı. “Ben de seni” diyerek onu daha bir iştahla öpmeye başladım. Kıvanç Bey giderek hızlanmıştı. Karım yatağı, çarşafları parçalıyor, Kıvanç Bey’in altında zevkten kıvranıyordu. Amcığını yalamam için saçlarımdan tutup aşağıya doğru ittirdi ve Kıvanç Bey’da inlemeye başlamış orgazmın eşiğine gelmişti. Yarrağını karımın götünden çıkarıp amcığına sokuyor. Bir müddet pompaladıktan sonra çıkarıp tekrar götüne giriyor ve birazda götünü pompalıyordu.Her giriş çıkışın daşşaklarının çarpma sesi odada şaklıyordu. Karım “Geliyoruuumm Kıvaaaanç” diye inlemeye başladığında Kıvanç da böğürerek karımın göt deliğine akmaya başladı.


Altlarında her anını, her ayrıntıyı izliyordum. Boşalmanın etkisiyle kafamın üzerine yığıldılar. Neredeyse nefessiz bir şekilde altlarında yatarken, boşalmam için sikimi üç dört kez sıvazlamam yetti. Daha önce bu kadar kuvvetli bir şekilde boşaldığımı hatırlamıyorum. Üzerimden kalktıklarında karımın bana bakıp, adeta “Gördün mü sana neler yaptırdım” dercesine haince gülümseyişini unutamıyorum.